Connect with us

Gündem

Migren Ataklarını Tetikleyen Doğal Etkenler ve Önlemler

Migren, baş ağrısının en yaygın türlerinden biri olup, hastaların günlük yaşamlarını olumsuz etkileyebilir. Migren ataklarının nedenlerini belirlemek hastalar için zor olabilir. Nöroloji Uzmanı Dr. Vugar Jafar, mevsim geçişleri, klima kullanımı ve hava sıcaklıklarının migren ataklarını tetikleyebileceğini belirtiyor ve migreni önlemek için neler yapılabilir konusunda bilgi veriyor. 2021’de Küresel Migren ve Ağrı Derneği’nin Türkiye Migren Raporu’na […]

Published

on

Migren, baş ağrısının en yaygın türlerinden biri olup, hastaların günlük yaşamlarını olumsuz etkileyebilir. Migren ataklarının nedenlerini belirlemek hastalar için zor olabilir. Nöroloji Uzmanı Dr. Vugar Jafar, mevsim geçişleri, klima kullanımı ve hava sıcaklıklarının migren ataklarını tetikleyebileceğini belirtiyor ve migreni önlemek için neler yapılabilir konusunda bilgi veriyor.

2021’de Küresel Migren ve Ağrı Derneği’nin Türkiye Migren Raporu’na göre, hastaların %83’ü migrene bağlı baş ağrısı yaşadıklarının farkında değil. Hastaların neredeyse %90’ı uyku düzeni ve stresin migren ataklarını etkilediğini, %50’den fazlasının migrenin iş ve okul performansını olumsuz etkilediğini belirtiyorlar. Migren ataklarının pek çok tetikleyicisi olduğunu belirten Dr. Jafar, migren ataklarının nedenlerini anlamanın zor olabileceğine dikkat çekiyor. Dr. Jafar, “Migren ataklarını tetikleyen birçok faktör bulunmaktadır ve her hastada bu faktörler farklılık gösterebilir. Özellikle serotonin düzeyindeki değişiklikler, alınan gıdalar, genetik yatkınlık, stres, mevsimler ve hava değişiklikleri etkili olabilir. Bahar ve yaz aylarında migren ataklarının sıklığının arttığı bilinmektedir. Bilimsel verilere göre, özellikle kronik migrenli hastaların %50’sinde hava durumu değişikliklerinin atakları tetikleyebileceği görülmüştür. Fırtınalı hava, ani sıcaklık değişimleri ve hava basıncı değişiklikleri gibi belirgin hava durumu değişiklikleri, vücuttaki hormon dengesini etkileyerek migren ataklarına yol açabilir” diyor.

Tetikleyicileri belirlemek bazen zor olabilir. Her migren hastasının hava değişikliklerine aynı şekilde tepki vermediğini vurgulayan Dr. Jafar, “Güneşli bir günden ani bir fırtınaya geçiş, hem endişe verici hem de iç karartıcı olabilir. Ancak her migren hastası bu değişikliklere farklı tepkiler verir. Kimi hastalar kapalı, karanlık ve soğuk havalardan hoşlanırken, diğerleri için bu durum stres kaynağı olabilir. Bu nedenle, bir migren atağı başladığında tetikleyiciyi bulmak veya tanımlamak bazen zor olabilir. Bazı hastalar için sıcak ve güneşli hava tetikleyici olabilirken, diğerleri için etkisiz olabilir. Ancak ani bir soğuma genellikle atak başlatır. Bu durum, bazı hastaların sıcaklık ve nem dengesine diğerlerinden daha duyarlı olduğunu göstermektedir” diyor.

Dr. Jafar, nemdeki ani değişikliklerin ve sıcaklığın artışının migreni tetikleyebileceğini belirtiyor ve “Son araştırmalar, yüksek nem ve sıcak günlerde acil servislere yapılan migren ağrısı başvurularının arttığını ve kuru ve soğuk havalarda azaldığını göstermektedir. Ayrıca sıcak günlerde artan susuzluk da migren ataklarına neden olabilir. Migren atağını tetikleyebilecek gizli bir faktör olan susuzluğu da göz ardı etmemek önemlidir. Rüzgar maruziyeti de migren hastaları için yaygın bir tetikleyici olabilir. Yapılan çalışmalar, migren ataklarının rüzgarlı günlerde arttığını göstermektedir” diyor.

Sıcaklıktaki artışın, yüksek nemin, lodosun, rüzgarın, kuru havanın, parlak güneşin ve basınç değişikliklerinin ağrıları artırabileceğini belirten Dr. Jafar, “Migren atakları genellikle başlamadan önce kendini belli eder. Atağın başlaması muhtemel olan bir tetikleyici varsa, bunu önceden tahmin etmek mümkün olabilir. Bu durumda, panik yapmak yerine tetikleyici gıdalardan, stresten kaçınmak, düzenli uyku düzeni oluşturmak, dinlenmek faydalı olabilir. Hava değişimlerinin olduğu günlerde dışarıda olmamak, güneşli günlerde şapka ve güneş gözlüğü kullanmak da yardımcı olabilir. Özellikle sıcak havalarda, klimalı ortamlarda uzun süre kalmak migreni tetikleyebilir. Klimalı havaya doğrudan maruz kalmamak önemlidir. Alkol tüketimi ve ağır egzersizler de migren atağını tetikleyebilir. Ancak ataklar sık oluyorsa, bir nöroloji uzmanına başvurmak önemlidir” diyor.

Gündem

Kenelerin Korkutucu Çeşitliliği: 200+ Hastalık Tehlikesi

Keneler, sadece Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda 200’den fazla hastalığın taşıyıcısı olabiliyor. Bu önemli bilgiyi Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem Keskin vurguluyor. Türkiye’de KKKA hastalığının tanısının konulması ve yaygınlaşması üzerine yapılan çalışmalar da artmış durumda. Kenelerle ilgili çalışmaları 2008 yılından beri sürdüren Keskin, Ondokuz […]

Published

on

Keneler, sadece Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda 200’den fazla hastalığın taşıyıcısı olabiliyor. Bu önemli bilgiyi Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adem Keskin vurguluyor. Türkiye’de KKKA hastalığının tanısının konulması ve yaygınlaşması üzerine yapılan çalışmalar da artmış durumda.

Kenelerle ilgili çalışmaları 2008 yılından beri sürdüren Keskin, Ondokuz Mayıs ve Artvin Çoruh üniversiteleri ile işbirliği içinde yabani hayvanlardaki kene popülasyonu ve bu kenelerin taşıdığı hastalıklar üzerine araştırmalar yapıyorlar.

İnsanlarda hastalıklara sebep olan kene türlerini araştırmaya devam ettiklerini belirten Keskin, yaz aylarının gelmesiyle birlikte kenelerin aktivitelerinin arttığına dikkat çekiyor ve halkın bu konuda daha bilinçli olması gerektiğini vurguluyor.

Özellikle “Hyalomma marginatum” cinsi kenelerin popülasyonundaki artış ve insanlarda KKKA hastalığının görülmesi üzerine araştırmaların yoğunlaştığını belirten Keskin, kenelerin sadece KKKA virüsünü değil, aynı zamanda 200’den fazla hastalığın etkenini taşıyabileceğini ifade ediyor.

TOGÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Yılmaz da havaların ısınmasıyla birlikte Tokat ve çevresinde KKKA hastalığında bir artış olduğunu belirtiyor. Üniversite bünyesinde biyoloji bölümünde kene türleriyle ilgili çalışmaların yapıldığını ve bu konuda önemli adımlar atıldığını vurguluyor.

Continue Reading

Gündem

Mavi Ekranların Bedeli: Telefon ve Ekran Bağımlılığına Karşı Mücadele

“Ekrana Yapışkan: Dijital Dünyanın Bedeli ve Çözüm Yolları” Günümüzde günün büyük bir kısmını mavi ekranların karşısında geçiriyoruz. Sabah uyandığımızda ilk işimiz cep telefonumuzu kontrol etmek oluyor. Sosyal medya, oyunlar, ve sürekli yeni içeriklerle etkileşimde olma isteği, cep telefonlarını elimizden bırakmamızı neredeyse imkansız hale getiriyor. Ancak bu alışkanlığın bedeli oldukça yüksek. Uzman Klinik Psikolog Elif Yazar’a […]

Published

on

“Ekrana Yapışkan: Dijital Dünyanın Bedeli ve Çözüm Yolları”

Günümüzde günün büyük bir kısmını mavi ekranların karşısında geçiriyoruz. Sabah uyandığımızda ilk işimiz cep telefonumuzu kontrol etmek oluyor. Sosyal medya, oyunlar, ve sürekli yeni içeriklerle etkileşimde olma isteği, cep telefonlarını elimizden bırakmamızı neredeyse imkansız hale getiriyor. Ancak bu alışkanlığın bedeli oldukça yüksek.

Uzman Klinik Psikolog Elif Yazar’a göre, sosyal medya ve diğer dijital platformlar aracılığıyla sürekli olarak yeni içeriklerle karşılaşma ve etkileşime geçme isteği, telefon kullanımımızı artırıyor. Özellikle genç kızlarda görülen “gündemi veya bir şeyleri kaçırma korkusu” (FOMO), bu alışkanlığın yaygın bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Cep telefonlarında oyun oynama alışkanlıklarının da ciddi boyutlara ulaştığını belirten Yazar, kısa vadeli hazların, ertelenmiş ve çaba gerektiren hazlarla yer değiştirmesiyle birlikte, aşırı kullanımın ruhsal sıkıntılara ve hatta patolojik bağımlılıklara neden olduğunu ifade ediyor.

Bu alışkanlıkların olumsuz etkileri yalnızca ruhsal sağlığımızla sınırlı değil. Uzun süreli cep telefonu kullanımının migren atağına, uyku bozukluklarına, göz yorgunluğuna ve boyun ağrılarına neden olduğu biliniyor. Ayrıca, cep telefonlarının elektromanyetik radyasyon yayması da hala araştırılan bir konu.

Uzmanlar, günlük ekran süresini 2-3 saatle sınırlamanın önemli olduğunu vurguluyorlar. Sabah uyandığımızda telefon kullanmaktan kaçınmak, günün başlangıcını daha sakin bir şekilde geçirmemizi sağlayabilir. Ayrıca, zaman sınırları belirlemek, bildirim sinyallerini azaltmak ve alternatif aktiviteler bulmak da cep telefonu bağımlılığıyla mücadelede etkili olabilir.

Cep telefonlarının sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerinden kaçınmak için, bireysel olarak alınacak önlemler kadar ailelerin ve toplumun da bilinçlenmesi gerekiyor. Çocukları cep telefonu kullanımı konusunda bilinçlendirmek ve alternatif aktiviteler sunmak, bu alışkanlıkların olumsuz etkilerini azaltabilir.

Continue Reading

Gündem

Hareketsizlik ve Sağlık: Pıhtı Oluşumuyla Ani Ölüm Riski

Hareketsiz yaşam tarzının sağlık üzerindeki olumsuz etkileri son derece ciddi olabilir. Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Cengiz Köksal, uzun süre masa başında veya ayakta hareketsiz kalmanın, özellikle baldır kaslarının etkin bir şekilde çalışmaması nedeniyle kirli kanın pıhtı oluşturma riskini artırdığını belirtiyor. Bu pıhtıların akciğerlere ulaşması durumunda ise ani ölüm riskiyle karşı karşıya kalınabileceğini […]

Published

on

Hareketsiz yaşam tarzının sağlık üzerindeki olumsuz etkileri son derece ciddi olabilir. Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Cengiz Köksal, uzun süre masa başında veya ayakta hareketsiz kalmanın, özellikle baldır kaslarının etkin bir şekilde çalışmaması nedeniyle kirli kanın pıhtı oluşturma riskini artırdığını belirtiyor. Bu pıhtıların akciğerlere ulaşması durumunda ise ani ölüm riskiyle karşı karşıya kalınabileceğini vurguluyor.

Genç yaşlarda dahi kalp ve damar sağlığının tehdit altında olduğunu ifade eden Prof. Dr. Köksal, bilgisayar başında uzun saatler geçirme, ayakta uzun süre hareketsiz kalma gibi alışkanlıkların bu riski artırdığını söylüyor. Özellikle meslek gereği uzun süre ayakta durmak zorunda olan kişilerin bu konuda dikkatli olmaları gerektiğini vurguluyor.

Köksal, pıhtı oluşumunun önemli nedenlerinden birinin bacaklardan akciğerlere giden dolaşım yolunda yer çekiminin etkisi olduğunu belirtiyor. Bu süreçte baldır kaslarının önemli bir rol oynadığını ve hareketsizlik durumunda kanın göllenip pıhtı oluşturma riskinin arttığını açıklıyor. Ancak basit bir egzersizle bu riskin önlenebileceğini vurgulayarak, parmak ucu-topuk hareketiyle baldır kaslarını çalıştırmanın önemine dikkat çekiyor.

Uzun süre yolculuk yapmak zorunda olanların da bu riski göz önünde bulundurması gerektiğini belirten Köksal, hareketin önemini vurgulayarak günde 3-4 kilometre tempolu yürüyüş yapmanın faydalı olabileceğini ifade ediyor. Hareketin yanı sıra bol su içmenin de kanın akışkanlığını sağladığını ve bu sayede pıhtı oluşumunu engellediğini söylüyor.

Sonuç olarak, Prof. Dr. Köksal’ın vurguladığı gibi, hareketsiz yaşam tarzı beraberinde ciddi sağlık risklerini getirebilir. Ancak düzenli egzersiz ve hareket ile bu riskleri azaltmak mümkündür.

Continue Reading

Trending

Copyright © 2017 Zox News Theme. Theme by MVP Themes, powered by WordPress.